Gülümse hadi gülümse bulutlar gitsin
Yoksa ben nasıl yenilenirim hadi gülümse…
Kemal Burkay’ın bir şiirinden muhteşem iki dize. Gülümsemek, yazarken bile içimizde bir ferahlık hissettiren kelime. Maliyeti sıfır değeri paha biçilmez denilir ya, peki gerçekten öyle mi?
Kalabalık caddelere şöyle bir göz attığımızda gördüğümüz manzara: insanlar oradan oraya koşturuyorlar, bir yerlere bir şeylere yetişme telaşı içindeler. Peki yüzleri nasıl? büyük bir çoğunluğunun yüzleri asık. Aynı durum okullar içinde geçerli. Mesleğim gereği birçok okulda çalıştım, Türkiye’nin dört bir yanındaki yüzlerce okulda gerek ziyaret amaçlı gerek eğitim vermek üzere bulundum. Hepsinde de gözlemim ortaktı. Okullarda, sınıflarda sanki görünmez bir yerde bir tabela vardı “Gülmek, gülümsemek yasak” .
Ve gittikçe de gülme ve hatta gülümseme oranının düştüğünü gözlemliyorum. Yapılan bir araştırmaya göre, bundan elli sene önce, bir insanın günlük gülme süresi yaklaşık 18 dakika iken, günümüzde maalesef altı dakikanın üzerine çıkmıyormuş. Okullarda ise bu süreler çok daha düşük.
Beyin ve Gülmek
Gülmenin, beyindeki motor cortex ve basal ganglia adı verilen birbirinden bağımsız iki farklı merkez tarafından kontrol edildiğine dair bulgular var. Bunlardan biri gülmenin bilinçli ve fiziksel yönünü kapsarken, diğeri bilinçsiz ve duygulara bağlı yönünü temsil ediyor. İkincisinde hakiki gülme gerçekleşiyor ve komik bir durum karşısında yüz kaslarınız, dudaklarınız ve gözlerinizin etrafındaki kaslar siz farkında olmasanız da harekete geçiyor.
Gülmenin faydalarından birkaç tanesine şöyle bir göz atarsak;
- Gülmek gerginlik, stres, öfke, kaygı, heyecan ve sıkıntılarınızla başa çıkmak için birebirdir. Tıpkı ağlarken olduğu gibi gülerken de içinize attığınız duygularınız özgürce ifade bulur. Kahkahayla güldükten sonra ferahladığınızı, rahatladığınızı hissedersiniz.
- Gülmek, doğal mutluluk hapı olan endorfin isimli kimyasal maddenin salgılanmasını sağlayarak acı hissinin azalmasını mümkün kılar.
- Başarıya motive olmayı kolaylaştırır.
- Pozitif bir ruh hali kazandıran kimyasal maddelerin daha fazla salgılanmasını sağlar.
- Komik bir söz, bir yazı veya bir olay, beynin iki yarısının da bütünleşmesini sağlar. Sol lob söylenen sözlerin anlamını çözmek üzere işlevselleşirken, sağ lob da duyulan şeyin komik mi değil mi olduğu hakkında yorumlama yapar. Böylece her iki lob da aynı anda çalışmış olur.
- Problem çözerken yeni yollar deneyebilme konusunda size cesaret verir ve yaratıcı fikirlerin yolunu açar.
- İnsanlar kendilerini güldüren kişileri severler.
- Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar.
- Olaylara farklı ve olumlu bir perspektiflerden bakabilmeyi kolaylaştırır.
- Gülmek bir egzersiz gibidir ve bir görüşe göre yüz kaslarınızın yanı sıra diğer organlarınızın da çalışmasına yardımcı olur.
- Çevreye ve kendine güveni artırır.
- Çevreyle daha kolay iletişim kurulmasını sağlar.
- Gülmek kaçınılmaz olanı kabul etmenizi, beklenmedik olaylarla rahatlıkla yüzleşmenizi ve her türlü güçlüğün üstesinden gelmenizi mümkün kılar.
- Pozitif duyguları öne çıkarırken, öfke, gerginlik ve korku gibi duyguları azaltır. http://bit.ly/ylXL9I
“Karamsar olmak zor değil. Zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir.”
Ron Gutman’ın “Gülümsemenin Gizli Gücü” başlıklı TED videosu izlemeye değer. Gülümsemek üzerine şaşırtıcı araştırmalardan bahsediyor.
Bu videoyu izledikten sonra öğretmenlerin kendilerini şu soruyu sormalarını isterim. “Sınıfta gün içinde, sınıfta öğrencileriniz 20’den fazla gülüyor mu?”.
The New York Tımes’da yayınlanan “Araştırmacılar, gülümsemeye yol açan ruh hallerini anlamaya çalıştı. Araştırdılar ve buldular. İşte gülüşün gizemi…” başlıklı yazı da da gülmekle ilgili ilginç değerlendirmeler var.
Sınıfta Gülmek Mümkün müdür?
Öğrencilerin okula, sınıfa ve en önemlisi öğrenmeye karşı bağının oluşmasında öğrenci-öğretmen arasında kurulan iletişim çok önemli. Bu doğrultuda gülmenin gülümsemenin iletişim sürecine pozitif etkisinin olağanüstü olduğunu söyleyebiliriz. Bırakın öğrencileri hiçbir yetişkin sürekli suratı asık, kaşları çatık, ne gülen ne gülünmesine müsaade eden “ağır ol da molla desinler” söylemini şiar edinmiş kişilerle ilişki kurmaktan kaçınır.
Hâlbuki tek bir gülümseme dahi öğrenciler üzerinde büyük ve olumlu bir katkı sağlayabilir. Çünkü gülümsemek iletişimden öte ilişkinin anahtarıdır. Öyle bir anahtardır ki öğrencilerin kalbinin kapılarını açar. Bir bilgenin söylediği gibi “Siz önce güler yüzlü olmayı öğreniniz. İşte o zaman, alnınızda çizgiler olmaz. Ve işte o zaman, bir gönüle girmenin anahtarı elinizdedir” aynı şekilde Thomas Babington Macaulay ‘Güler yüz altın anahtardır.’ diyerek, gülümsemenin ilişkideki önemine değinmiştir.
Öğrenci-öğretmen arasındaki iletişim sürecinde öğretmenin gülümsemesi aslında tümüyle ne hissettiğini gösterir ve öğrenci bunu anlar.
Dış etkenler mükemmel olduktan sonra gülmeyi beklemek yanlış. Doğru olan ne peki? Sanki öyleymiş gibi davranmak. Burada beynimizdeki ayna nöronlar devreye giriyor. California Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Dr. Paul Ekman’ın bilim dergisi Science’daki bir makalesinde şu ifadelere yer veriyor.
“Eğer bir insan, gerçekte o duyguyu hissetmese bile, yüz hatlarını o duyguyu hissettiği zamanki duruma getirirse, vücudu gerçekten o duyguyu hissediyormuş gibi tepki verir. Yani kalp atışları ve kan basıncı o duruma uygun bir tepki gösterir. Kaşlarınızı çattığınızda, beyniniz buna neden olan durum gerçekten varmış gibi tepki gösterir ve ona uygun sıkıntılı bir ruh durumu ortaya çıkar. Gülümserseniz, mutlu olursunuz
Evet sınıflarda, öğrenme-öğretme süreci, sınıf yönetimi ciddiye alınmalı. Bununla birlikte, etkili öğrenmenin yolu öğrencilerin, öğretmenlerin gülmesinden, sınıfta çınlayan kahkahalar duymaktan geçiyor. En iyi dışsal ödül gülümsemek öğrencilerimizi bu dışsal ödülden mahrum etmeyelim. Çünkü gülmek zihin-beden dengesine katkı sağlıyor, beyin gücünü ve yaratılığı tetikliyor dikkat ve belleği etkiliyor, sınıf içinde olumlu iletişime yol açıyor, olumlu sınıf ortamı yaratıyor ve etkili öğrenme gerçekleşiyor.
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi psikiyatri profesörü William Fry, yaptığı bir araştırma sonucunda anaokulundaki çocukların günde 300 kez güldüğünü ortaya çıkarmış.
Anaokulunda gülme sayısı 300 iken sınıflar ve yaşlar yükseldikçe bu sayının hızlı bir şekilde düşmesi eğitimde önemle üzerinde durması gereken bir konu. Ne oluyor sınıflarda? Gülmeyi, güldürmeyi unutacak kadar mı meşgulüz?
Tek gayemiz yaratıcı bireyler yetiştirmekse eğer aşağıdaki araştırma bir fikir verir diye düşünüyorum.
“Mizah ile yaratıcılık arasında herhangi bir ilişki olup olmadığını öğrenmek üzere yapılan bir araştırmada bir grup öğrenciye komik bir film, diğer gruba da dram içerikli bir film izletiliyor. Film bittikten hemen sonra denekler yaratıcılık düzeylerini ölçen bir teste tabi tutuluyorlar. Kendilerine komedi filmi izlettirilen öğrenci grubunun yaratıcılık seviyesinin diğer gruba göre daha yüksek olduğu gözleniyor.
Yaratıcı insanlara baktığımızda çoğunun risk almaya ve değişime hevesli, denemekten yılmayan, alternatifler arayan, farklılıktan korkmayan yani özgüvenleri yüksek kişiler olduklarını görüyoruz. Kendisiyle barışık kişiler olaylara karşı daha esnek ve özgür bir bakış açısı getiriyorlar. Onlar için hata yapmak, korkup kaçılacak ve pişmanlık duyulacak bir şey değil. Bu kişiler yanlış yapmaktan çekinmiyor, çoğu kez de hatalarına gülerek kendileriyle dalga geçmeyi başarıyorlar. Yani hayatı zaman zaman hafife almayı, küçük şeyleri büyütmemeyi, en içinden çıkılmaz durumlar karşısında bile gülmeyi başaranlar daha yaratıcı oluyorlar. Sözün özü, üretmek istiyorsanız, önce hesapsızca gülmeyi öğrenmeniz gerekiyor. http://bit.ly/ylXL9I
Sürdürülebilir neşenin ilk adımı gülmekten geçiyor. Önce kendimize daha sonra öğrencilerimize gülmeleri gülümsemeleri için izin verelim.
http://e-psikoloji.com/forum/showthread.php?965-G%FCl%FCmsemek-%DCzerine