Dr.Martin Kalungu-Banda ‘’İç Sesine Kulak Veren Liderler’’
Nelson Mandela’nın danışmanı ve “Leading Like Madiba” Kitabının Yazarı Dr. Martin Kalungu-Banda konuşmasında herkesin benliğinin farkında olunmasını ve yaşamının anlamını bulması gerektiğini vurguladı.
Kalangu-Banda kendimize bakma cesaretini göstererek, fark yaratabileceğimize dikkat çekti. “Liderler varlık gösterme becerisini göstermeli. Kendimizi varlığımızın ötesine geçiriyoruz. Sadece beyin değil, kalbimizle de düşünmeliyiz. Kalp ve duygumuzun farkında olmalıyız. Bu nedenle iç sesimizi dinlemek için molalara ihtiyacımız var. Bunun sonucunda daha güçlü bir biçimde katkı yapabiliriz.” dedi.
Eskiden insanların sadece akılla karar vermelerini isteyenler, duygularını bir tarafa bırak profesyonel davran diyenler dijital çağda duygulara önem vermeye başladı.
Varlığımızla fark yaratmanın asıl anahtarı, önce kafalarımızdaki değil, yüreklerimizdeki kapasitedir.
Dünyanın her yerinde; “Kalbimin sesi bana şunu söyledi” cümlesinin her yerde bir karşılığı vardır dedi. İnsanın kapasitesini tam anlamıyla kullanmak için bazen molalar vermek gerektiğine değinerek, kendimize şu soruyu sormamız gerektiğini belirtti :
“Olabileceğim en iyi BEN kim olabilir? Ne için çalışıyorum ve ne için burdayım?”
İçimizdeki ses bizi daha güçlü yapabilir
ise kendimize bakma cesaretinin önemini ve varlık göstermeyi anlattı. Banda sözlerine şöyle devam etti. “Liderler varlık gösterme becerisini göstermeli. Bir mola verip etrafa bakabilirsek işte o zaman fark yaratabiliriz. Kendimizi varlığımızın ötesine geçiriyoruz. Modern eğitim bizi tuzağa düşürüyor. Sadece beyin değil, kalbimizle de düşünmeliyiz. Kalp ve duygumuzun farkında olmalıyız. Bu nedenle iç sesimizi dinlemek için molalara ihtiyacımız var. Bunun sonucunda da daha güçlü bir biçimde katkı yapabiliriz.”
Kalangu-Banda kendimize bakma cesaretini göstererek, fark yaratabileceğimize dikkat çekti. “Liderler varlık gösterme becerisini göstermeli. Bir mola verip etrafa bakabilirsek işte o zaman fark yaratabiliriz. Kendimizi varlığımızın ötesine geçiriyoruz. Modern eğitim bizi tuzağa düşürüyor. Sadece beyin değil, kalbimizle de düşünmeliyiz. Kalp ve duygumuzun farkında olmalıyız. Bu nedenle iç sesimizi dinlemek için molalara ihtiyacımız var. Bunun sonucunda da daha güçlü bir biçimde katkı yapabiliriz.” dedi.
Prof. Celia de Anca ‘’ Farklı Kimliklerle Varlık Gösterme Sanatı’’
IE Business School, Küresel Yönetim Çeşitlilik Merkezi Direktörü ve 2013 Top 50 Küresel Yönetim Düşünürleri arasında olan Prof.Dr. Celia De Anca farklılığın gücünün cesaret olduğundan dem vurdu.
gelişmek için yalnız olmak ancak aksiyona geçmek için ise başkalarına ihtiyaç olduğundan bahsetti.
Farklılığın gücü cesarettir.
De Anca’nın değindiği en önemli kilit nokta yol kimliğimizi değil, varış kimliğimizi seçmenin zor olmasına yaptığı vurguydu beni etkileyen.
Yalnızlık değil midir, en yaratıcı insanları besleyen veya en etkileyici sanat eserlerinin ortaya çıkışı, sahiplerinin çektikleri acı ve yalnız dönemlerin bir sonucu değil midir? Ancak bazı insanlar vardır tek başına kalmak istemez, varlık göstermek için sayıca kalabalık gruplara, başka insanlara sarılırlar onlara ihtiyaç duyarlar.
Kanımca herkes önce kendine bakarak kendini bir sorgulamalı acaba ben bir yerde kendi öz varlığımla, kendim olarak varlık gösterebiliyor muyum? Yoksa yanımda hep birileri mi oluyor, birileri ile mi geziyorum? Sorun kendinize ve cevaplayın. Cevaplardan çok memnun olacağınızı sanmıyorum.
Bedenimiz şu an, bugünü yaşıyor. Dikkati bedenimize yoğunlaştırırsak var olma kapasitemizi güçlendiririz.
Celia de Anca, kısaca farklı olmak ve farklılıkların gücünü biriktirmekten bahsetti. Gelişmek için yalnız, katkı sağlamak için ise başkalarıyla olmanız gerek. Yani her bireyin topluma ihtiyacı vardır. Her toplumda belirli kimlikler yer alır. Her birey doğumundan itibaren bir kimlik yüklemesine maruz kalır ve büyüdükçe kendi şekillendirir kimliğini. Kimlikler bireylere yapışan ve kısıtlayan bir şeydir.Kimliği anlamlandırmak ve genişletmek gerek. Evrim ilerledikçe katman katman gelişiyor ve değişiyoruz. Hem kendimiz olmalıyız, hem de toplumun bir parçası. Kimlik burada evriliyor. Kimliğimizle varlık göstermenin önemini vurguladı. Kendimizi tanıyıp var olan farklılığımızı ortaya çıkarmamız gerektiğini ve bizi biz yapan farklı kimliklerimizi yaratmamızın önemine değindi.
Prof. Celia de Anca konuşmasındaki ana mesajı ise şuydu: “Hem kendimizi ait hissedebilmeli hem de farklılıklarımızı gösterecek cesaretimiz olmalı.”
Arawana Hayashi ‘’Ben Olurken ‘Dünyalıda Olabilirsiniz!’’
İlham veren konuşmacı Presence Institute Kurucu Ortağı Arawana Hayashi idi.Bilge insanlardaki yavaş hareket etme halini çok rahat görüyorduk. İsmi takdim edilince basamakları yavaş yavaş çıktı. Anı yaşayarak. Hissederek. Sakince seyircilere döndü ve bir süre sessiz kaldı. Etrafına baktı dikkatle. Huzur verici ses tonu ile konuşmasına başladı. Bedenimizin bugünü yaşadığı ve onu yeterince fark edip etmediğimizi sordu bizlere. Beden denen mülkümüzün son derece akıllı olduğunu (“This body can be very intelligent. This body knows things.”) ve olan biten her şeyden haberdar olduğunu aktardı.
Hayashi’nin bedenin önemine değindiği bu sunumu bana “Adil olmak, adaletli olmak önce “beden mülkünde başlar” başlıklı yazıyı anımsattı. Beden mülkünde adaletli olmak ne demektir? Kendi içinde, kendisine karşı adil olamayan bir insan, etrafına karşı hiçbir şekilde adil olamaz demektir. Bu nedenle, liderlik özelliklerinden bahsederken, “adil/adaletli” olmak en ön sıralardadır. Keza adil olmayı başaran bir insan, bilmeliyiz ki evvela kendi beden mülkünde adaleti sağlamıştır. Yani ruhunu da, nefsini de bilmiştir. Keza kendinden haberi olmayanın,”kul” olmayanın adil ve hakkaniyetli olması imkansızdır.
Şirketlerin zihni,kalbi ve bedeni vardır. Tıpkı insan gibi !
Bir şirketinde sosyal bir bedeni vardır. Birlikte nasıl ileriye doğru hareket edebileceğini araştıran, bunun için çalışan, varoluşunu anlamlandıran. İşte bu bir zekadır. Şirketlerin de tıpkı insanlar gibi zekaları ve kavrayış yetileri vardır. Birlikte hareket etmenin kavrayış gücünü, gelişmek ve büyümek için kullanırlar. Bir şirktin sahip olması gereken varlığı, zihni, kalbi ve bedeni ile birlikte çerçevesi çizilen bütünlüğüdür. Tıpkı insan gibi !
”Sahne Senin. Varlığınla Fark Yarat” zirvenin sloganıydı. Aslen bir dansçı olan Arawana Hayashi dünyayı dolaşan düşüncelerimizi, beden farkındalığını, sadece şimdinin var olduğunu ve ana odaklanmanın önemini güzel aktardı. Ne geçmiş, ne gelecek, sadece şu an, elimizdeki tek şey. Ve o anda neredesin, bedenin içinde nasıl hissediyorsun, zihnin, kalbin ve bedenin uyum içinde mi, çevrende kimler var, onlarla bağlantıda mısın? Tek vücud musunuz? Ailede, şirkette, ülkede…Aranızdaki bağı, bağlılığı hissediyor musunuz?
Liderler tüm topluluğu tek vücud olarak, hedefe yönlendirenler; her bireyin varlıklarıyla fark yaratmalarını sağlayanlar. Eğer hem bütüne uyum gösterebiliyor, hem de kendi bireyselliğinizi ve sadece size özgün niteliklerinizi koruyup, değer katabiliyorsanız doğru bir topluluk içindesiniz diye düşündüm zirvenin sonunda. Gerçek liderler baskı kuran, sizi görmezden gelenler değiller. Var oluşunuzu destekleyenler.
17-18 Şubat 2016 tarihlerinde gerçekleşecek olan İnsan Kaynakları Zirvesi’nin konsepti: SMART SIMPLICITY