Şimdi biz kimiz? Günler geçti ve ben bu soruyu aklımdan çıkaramadım. 15-16 Şubat 2017 tarihlerinde gerçekleşen “Decoding the New Age (DNA) – Yönetim Yeni Çağın Kodları ile Yeniden Yazılıyor” temalı İnsan Kaynakları Zirvesi’nden bu yıl bambaşka hislerle ayrıldım. “İyi” şeyler konuşmanın, “iyi” şeyler dinlemenin iyileştiricisi etkisi var. Zirvenin iki gününde de etkisinde kaldığım “iyi” şeyler konuşuldu. Zirve katılımcılarından ise iş yoğunluklarından çok iç yorgunluklarının paylaşıldığı sohbetler işittim. Yıllar önce “Ölümsüz Atatürk” kitabını büyük bir ilgi ile okuduğum, 2014 Nobel Barış Ödülü adayı Prof. Dr. Vamık Volkan’ı dinlemek ise ayrı bir şans oldu benim için. Vamık Volkan, zirvedeki her iki oturumunda da dinleyicilerini doğal ve samimi üslubuyla kendine odakladı. Çalışmalarını büyük grupların psikolojisini araştırma odağında gerçekleştiren Prof. Dr. Vamık Volkan, İK Zirvesi’nde “Biz kimiz, öteki kim?” sorusu üzerinden; toplumsal barış, kimlik, korku ve yas üzerine öz ve düşündürücü bilgiler paylaştı.
Vamık Volkan’ın konuşmasından notları bu yazıda sizlerle paylaşmak isterim:
- “Küreselleşme ve teknoloji, kimlikler üzerine farklı etkiler yarattı. İnsan beyni büyük teknolojiler üretiyor ama huy değişmiyor. Bir bebek, 8. ayda kendinden olmayanı ötekileştirmeye başlıyor.”
- “Kimlik kavramı çocuklukta öğrenilir. 12-14 yaşından sonra inkâr edilebilir ama değişmez.”
- “Teknoloji, kimliklerin ayrıştırdığı insanları ve toplumları birleştiriyor.”
- “Milletler arasında bir problem ortaya çıktığında bütün ideolojiler bir kenara itilip hemen tarihi imajlara geri dönülür.”
- “Korkuyla nasıl başa çıkabiliriz? Günümüz dünyasının getirdiği korkuları, özellikle de giderek artan ve yayılan yabancı düşmanlığını alt etmek için tarihsel ve psikolojik gerçekleri anlamak faydalı olacaktır.”
- “Kişi tarihe bakıp kendi kimliğini destekleyen şeyler bulmak ister.”
- “’ÖTEKİ’ elinde yaşanan büyük travmaların, hem bireyler hem de toplumlar üzerinde yıllar boyu devam eden bir etkisi vardır.”
- “Travmalar sonucu kayıplar olur. Her kaybın yasının tutulması gerekir.”
- “Türkiye yas tutan bir ülke… Türkiye’de kaç kişi yas tutuyor? Herkes. Hemen herkeste bitmeyen bir yas var. Yas tutma, bir kişinin veya şeyin zihinsel tasarımı ile olan ilişkinin bitmemesidir. ‘Bitmeyen yas’ diye bir teşhis vardır. Bizim için önemli birinin gitmesine izin vermeyiz. Ümit olmayan toplumlarda yas devam eder.”
- “Kaybettiklerimizin zihinsel ikizlerini yaratırız. Zihinsel tasarım sıcak olduğu sürece yas devam eder. Zihnimizde kimseyi, özellikle de anlamlı, keyifli ya da acı veren ilişkimiz olanları ‘öldüremeyiz’. Bizim için önemli olan birinin ya da bir şeyin gitmesine izin vermeyiz. Çünkü bilinç dışında zaman kavramı yoktur; birine ya da bir nesneye duygusal yatırım yaptığımızda, onun zihinsel ikizini (zihinsel tasarımını) zihnimizin bir köşesinde saklarız.”
Prof. Dr. Vamık Volkan’ı dinleyince bir kez daha ümit ve cesaret çok önemli diye düşündüm. Çünkü ümit, yası yaşamayı kolaylaştırıyor. Cesaret ise vazgeçebilmekten geçiyor. Kötümserlikten, sorun odaklı olmaktan ve değişmeyi önce başkalarından beklemekten vazgeçebilmekten geçiyor. İşimizin, vaktimizden çok olduğu bu zamanlarda belki de atacağımız ilk küçük adım, yavaşlayıp kendimize bu güçlü soruyu sormak olmalı: “Şimdi biz kimiz?”
Ve son olarak Prof. Dr. Vamık Volkan’ın Ölümsüz Atatürk kitabının ilk sayfasında yer verdiği alıntıyı paylaşmak istiyorum. İşe, hayata, ülkeye, ötekine bir bahçıvanın bakış açısıyla yaklaşabilmek umuduyla…
“Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar bedbahttırlar. Besbelli ki o adam fert sıfatı ile mahvolacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Herkesin kendine göre bir zevki vardır. Kimi bahçe ile meşgul olmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır. Bahçesinde çiçek yetiştiren adam, çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren adam da, çiçek yetiştirendeki hislerle hareket edebilmelidir.”
Vamık Volkan – Ölümsüz Atatürk
17 Mart 1987
Cemrelerin sırayla havaya, suya, toprağa düştüğü günlerdeyiz. Ruha, akla, kalbe düşecek iyimserliklerin her şeyi iyileştireceğine inanıyorum. Baharın tüm yaslarımıza iyi gelmesi ümidiyle…
*Bu yazım 07.03.2017 tarihinde MCT Blog ‘da yayınlanmıştır.