Her gün sizi korkutan bir şey yapın
Elenor Roosevelt
Tam 7 yıl önceydi. 2010’nın ilk günlerinde ardı ardına beyinle ilgili kitaplar, araştırmalar okumaya yoğunlaşmıştım. Beyin ve sinir biliminin çok önemli olduğu bir zamanı yaşıyorduk. Gün geçmiyor ki yeni bir araştırmayla, karşılaşmadığımız. Zamanın ruhuna uygun olarak, ister eğitimci, ister mühendis, ister yönetici, ister anne-baba, ister öğrenci olalım hiç fark etmiyor, mutlaka sahip olduğumuz beynin işleyişini bilmek ve anlamanın önemli olduğunu düşünüyordum. Beyin araştırmalarında en dikkatimi çeken nokta ise şuydu; Beynimizin dinamik değişebilme ve gelişebilme özelliğinden dolayı hiçbir şey için geç değil.
”Plastisite terimi yunancada “plaistikos” kelimesinden kaynaklanır ve biçimlendirmek, şekil vermek anlamına gelir. Nöroplastisite özetle merkezi sinir sisteminin çevresel değişimlere uyum gösterebilme yeteneğidir. Nöraplastisite beynin öğrenme, unutma ve hatırlama yeteneklerine işaret ederek, beyindeki nöronlar ve oluşturdukları sinapsların vücudun içinden ve dışından gelen uyaranlara bağlı olarak gösterdikleri yapısalsal ve işlevsel değişiklikleri kapsar’. Nöraplastisite sürecinde, uyarılan bir nöron çevresindeki diğer nöronları uyararak, onlarda da plastik değişimlere sebep olmaktadır. ( Alıntı, goo.gl/93bQbW).
Beynimizin plastisite özelliğinden dolayı her an yeni şeyler öğrenmenin aslında hayatımız ve hayallerimiz üzerinde dönüştürücü etkisi olduğu üzerine okuduğum bilgiler, bana yüzyıllar öncesinden Mevlana’nın şu dizelerini hatırlattı:
Dünle beraber gitti cancağızım
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…
Beynimizin dinamik değişebilme ve gelişebilme özelliğinden dolayı hiçbir şey için geç değildir. Her yaşta her şey öğrenilebilir. Yeter ki küçük bir adımla başlama cesareti gösterebilelim. Geriye bakıp keşke dememek, pişmanlık duymamak için bir adım atalım, zira beynimiz hazır bekliyor. 100 yaşındaki kadına pişmanlığı sorulunca: “Bu kadar yaşayacağımı bilseydim, 40 yaşında kemana başlardım. Şu an 60 yıldır çalıyor olurdum!’’ demiş. Kıssadan hisse, yeni şeyler öğrenmek gerekiyor. Her yenilik beynimizi etkiliyor.
Bu bilgileri okumak yetmemeliydi benim için ve kendi yaşamımda harekete geçmem gerekiyordu. Malum her 7 yılda bir insanın kendini gözden geçirmesi gerekiyor. 7 yıllık döngülerin hikayesini ‘’Kendini Yeni Bir Göl Arayanlar’’ adlı blog yazımda paylaşmıştım.
Harekete geçmenin anlamı benim için ‘’Ezber Bozmak’’ idi. Ezber bozmak!!! kimin peki? Tabiî ki kendi zihnimin ezberini bozmak. Alışkanlıklarımdan, yargılarımdan, bildiklerimden vazgeçmek. Ezber bozmak, aslında rahatsız olmakla başlıyor. Çünkü insan rahatsız olunca değiştiriyor. Bunun için de ilk küçük rahatsız adımımı konfor alanımdan çıkmak olarak belirledim. Konfor alanı öyle rahattır ki aslında. İçeten içe bir süre sonra tüketinmişlik yaşatır. Konfor alanımdan çıkmak için de şuurlu olarak 10 farklı yol belirledim. Serbest gezen, tam bağımsız, hayallere değer vermeyi dert edinmiş organik bir eğitimci olarak belirlediğim 10 farklı yolu deneyimledim. Kendi ezberini bozmak yolunda konfor alanından çıkmak için adımlar atmak pek de kolay değildi. Neyse ki iflah olmaz bir iyimserim. Roma bile bir günde kurulmadı öyle değimli.
İşte bu yazıyı paylaşmadaki asıl gaye; sahibinden deneyimlenmiş konfor alanından çıkmak için 10 farklı yolun size bir fikir vermesi. İster hepsi kullanılır ister biri. isterse bambaşka yollar yaratırsınız. Sonuçta bir tane yolu seçmek bile inanın konfor alanından çıkıp zihninizdeki ezberi bozmak için müthiş katkı sağlıyor, tecrübeyle sabit. Elenor Roosevelt ne güzel ifade etmiş ”Her gün sizi korkutan bir şey yapın”. Özellikle bu zamanda, zaman, emek, enerji, sevgi, para çok değerli. Ayırtedebilmek gerekiyor neye, ne zaman, ne kadar vermek gerektiğini.
Uzun bir girizgahtan sonra, sadede geleyim. İşte benim, son 7 yılda ezber bozmak için deneyimlediğim 10 farklı yol.
1. Okumak okumak okumak
Antik yunanda okumanın iyileştirici etkisi olduğuna inanılırmış. Kendi ezberimi bozmaya ilk olarak kitaplığımdan başladım. Mesleğime dair kitapları bir kenara bıraktım. 7 yıl içerisinde sayılıdır eğitime dair okuduklarım. Beyin, yönetim, liderlik, edebiyat, sanat, yaratıcılık, sosyoloji, tarih, psikoloji, teknoloji, gelecek, insan kaynakları, masallar, çocuk kitapları ve başka pek çok farklı alanda yazılmış kitapları daha çok okumaya başladım. Okuduklarımdan bazılarını da haftanın kitabı olarak Eğitimpedia ve kendi blogumda yazdım. Okuduğum kitapları yazmak ve paylaşmakta öğrenme yolculuğuma çok katkı sağladı.
2. Twitter
Dijital teknolojiler ve sosyal medya araçları uzağı yakın etti benim için. Ve @twitter müthiş bir öğrenme kaynağı oldu yıllar içinde. Çok şey öğrendim, paylaşılanlardan, birbirinden farklı bakış açılarından. Dünyadan, ülkeden daha yakından haberdar oldum. Her şeyin kısıtlandığı zamanlarda özgür bir ortamdı (zaman zaman bu mecra da kısıtlansa da). 140 karakterde (şimdiler 280 ve bu hiç hoşuma gitmedi) okumak ayrı bir keyif oldu. Basit ve sade yazma konusunda hayli becerimi artırdı. Takip ettiğim kişilerin %80’ini gayet şuurlu bir tercihle başka sektörlerden, uzmanlıklardan, farklı ilgi alanları olan kişilerden seçtim. Zaman içinde pek çok yeni sosyal medya aracı çıktı. Lakin ben bir tek twitterı sevdim kendime uygun buldum. @mursidedemirkol
3.Koçluk Eğitimi
Mesleki gelişimim için başladığım koçluk eğitiminin kendimi, mesleğimi değiştirmekten öte dönüştürebileceğini hiç tahmin etmemiştim ilk başlangıçta. En büyük şansım ise Erickson Koçluk ekolüyle tanışmam ve Zerrin Başer’in hocam olması oldu. Uzun süren eğitimler, sınavlar, koçluk pratikleri ve sonrasında başladığım bireysel ve takım koçlukları, insana, insanın potansiyeline dair tüm ezberlerimi yıktı. Farkındalığın, odaklı düşünmenin, nötr kalabilmenin, hayal etmenin gücünü gördüm. Şebnem Ferahın şarkısında olduğu gibi sil baştan oldu pek çok şey hayatımda. Koçluktan önce ve koçluktan sonra diye ikiye ayırıyorum geçen yılları.
4.Radyo Karavan
TV izlemeyi tamamen bıraktım ve radyoya kulak verdim. Kurumsaldan ayrılıp zamanın ruhuna uygun bir girişim gerçekleştiren ve internet üzerinden yayın yapan radyolarını kuran 25 yıllık radyocu sevgili Ayça Şen ve eşi Toni Drosa. İlham veren bir hikayeleri var, yakından dinleme fırsatım oldu. Kurdukları, Radyo Karavan adı gibi, zamanı durduran, hikayeleri çok, neşesi bol, çemberin dışına çıkartan, gönlü geniş, ruhu genç, serbest gezen bir radyo. Hafta içi her sabah canlı yayınlarını (kaçırırsam illa ki arşivden) dinlemek hayli ezberimi bozdu. Radyo Karavan aracılığıyla tanıştığım gerek radyodaki programlardan gerekse dünyanın bambaşka ülkelerine gittiğimiz radyon karavan gezileri aracılığıyla birbirinden renkli insanları tanımak ve hikayelerini dinlemek zenginlik değil de nedir ki? Emek, çaba, hayaller ve sevgi üzerine kurulmuş bir girişimin, dinleyicilerinin desteğiyle Patreon bağış ile yaşatılması ise ancak canı yürekten taktir edilir.
5. Kongre, Zirve, Konferans
Mesleğim gereği eğitim sektöründeki pek çok kongre, zirve, konferans, sempozyum, seminer vs. katıldım. Bir süre sonra hep aynı insanlar, konular, konuşmalar. Bir kısır döngü oldu adeta benim için. Öğrenemediğimi hissetim.” Bir insanın, zaten bildiğini düşündüğü bir şeyi öğrenmesi imkansızdır” der Epiktetos … öğrenmeye istekli ol. Eğitim tasarlayan, içerik geliştiren biri olarak artık beslenemediğimi düşündüm ve bu etkinliklere gitmeyi bıraktım. Zamanımı, enerjimi, paramı eğitim sektörü dışındaki etkinliklere gitmeye ayırdım. Dijital teknolojiler, sanayi, insan kaynakları, Tedx, pazarlama, kadın derneklerinin, girişimcilerinin etkinliklerindeydim. Gözlem yaptım, dinledim, pek çok kişiyle tanıştım sohbet ettim. Bu etkinlikler içerisinde en çok ilham aldığım, öğrendiğim her yıl merakla beklediğim ise MCT’nin İnsan Kaynakları Zirvesi oldu.
- Sivil Toplum Gönüllüğü
Hayat paylaşıldıkça güzel. Etki alanımda bir şeyler yapma gayreti hep vardı. Ancak son 7 yılda tümüyle odaklanarak fırsatları yakalamaya çalıştım. Öğretmenler, kadınlar ve gençler ise hassas noktamdı. Ne şanslıyım ki, ülkemizin pek çok ilinde 100’e yakın okulda binlerce öğretmene eğitim verdim, birbirinden deneyimli, sıra dışı, yüzlerce gönüllü meslektaşımla yol arkadaşlığı yaptım, 15-35 yaş arasındaki eğitimini yarıda bırakmış genç kadınların yaşam becerilerini geliştirmeyi hedef alan ‘’Hayat Dolu Buluşmalar’’ın gönüllü eğitmeni oldum. üniversiteli bursiyer kız öğrencilere gönüllü koçluk yaptım. İnsan isteyince illa ki bir fırsat buluyor. Gönüllülüğün sağladığı manevi doyum ve kişisel gelişimin ise sanırım hiçbir profesyonel işte sağlanamıyor.
7.Yoga
Hayatın karmaşa ve karışıklığı içinde belki de en çok göz ardı ettiğimiz şey bedenimiz. Ancak zorda kalınca ki bu hastalıklar ortaya çıkınca oluyor, hatırlıyoruz. Yapmamız gereken değişikler olduğu halde yapmıyoruz, sonrasında yapmak zorunda kalıyoruz. Böylelikle, sağlığa, beslenmeye, yavaşlamaya, dinlenmeye, sadece kendimiz için vakit geçirmeye ayırıyoruz. Yoga’ya başlamak beni iyileştirdi. Bedenden öte zihni esnetebilmeyi hedef alan ve omurgayı güçlendirmeye odaklanan yoga bir sükunet sağladı. O yıllarca alıştığım hareketli sporlardan vazgeçip yogayı seçmem hem bedenimim hem de zihnimin ezberimi bozdu.
8. Seyahat
”Hayallerimden başka ülkelerim yoktu”. Nazan Bekiroğlu
Son 7 yılda bavulum hep kapının arkasında oldu. Yurt içine-yurt dışına bulabildiğim her fırsatta, bazen günü birlik bazen birkaç haftalık, pek çoğunda tek başıma yolculuklar yaptım. Bir yerlere giden insan, asla aynı kişi olarak dönmez (Dupa (2012) Cristian Mungiu) denilmiş ya. Evet tam da öyle oldu her seferinde yenilenerek ve kendimi daha çok keşfetmiş olarak döndüm. İlk kez gittiğiniz bir şehirde saatlerce yürümenin bedeni de zihni de dinlendiren bir etkisi olduğunu deneyimledim. Ve tabi bir yay burcu olarak doğamdaki özgürlük ve seyyahlığı ortaya çıkardım.
9. Hobin Kadar Konuş
İnsanı anlamak, potansiyelinin farkında varması ve bunu kullanması için desteklemeyi, eğitim ve koçluk aracılığıyla kişisel ve mesleki amaç edinen birinin tabiî ki seçeceği hobi de bunlara uygun olmalıydı. 5 yıl boyunca hafta 1 gün Yasemin Boran’dan eğitimini aldığım Astroloji ah ne çok zenginlik kattı bana. Kadım medeniyetlerden beri varolan bir bilgi sistemiyle tanışmak ve onun aracılığıyla önce kendi potansiyelimi keşfetmek, kendimi daha iyi tanımak, her şeyin bir vakti olduğunu bilmek ve ona göre davranmak, hazırlığımı yapmak anlamında bir nevi yol gösterici oldu. İnsanın seveceği bir hobisi olunca inanın yoğunluk ve yorgunluktan dem vurulsa da zaman yaratılabiliyor. Hobisiz bir hayat çok renksizmiş şimdi daha rahat görebiliyorum.
10. İlle de Sanat
Bir blog yazımda vurguladığım gibi, sanatın ve yüreğin çağındayız. Herkesin ikinci dili sanat olsaydı dünya başka bir yer olurdu diye okumuştum bir yerlerde. Sinemaya, müziğe daha çok vakit ayırmak. Sergileri gezmek. Bunca kaosun, karışıklığın olduğu dünyada derin bir nefes almaya gereksinim duyduğumda sanat iyi geldi. İyi duygularım yükseldi ve beni hep güçlü tuttu.
11. TED
İşin özü, zaman öncelikle kendimize, açık bir yürekle ve özgür bir zihinle bakma zamanı.
Hayat bir sınavdır, bir maceradır, bir mücadeledir bir hikayedir. Hayat bir hayaldir. Aman ha kurduğunuz hayallere dikkat edin. 2018 ayının ilk gününde ilk yaptığım iş yeni bir 7 yıl döngüsü için ezberimi bozacak yeni yollar bulmaya başlamak oldu.
Peki siz kendinizin ezberini bozmak için hangi yol/yolları tercih edeceksiniz? Ve neden bunları tercih ettiniz? Bir düşünün derim. Sadece bu soruları düşünmek için bile kendinize bir yarım saat ayırın.
Aklınızı, kalbi açık, bedeni rahat bırakın. Pablo Neruda’nın ”Yavaş Yavaş Ölürler” şiiriyle baş başa bırakıyorum. Hoşçakalın:)
Yavaş Yavaş Ölürler
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar