Günün birinde bir krala, armağan olarak iki şahin yavrusu sunulur. Kral, olanları eğitmesi için bir şahin terbiyecisine verir. Bir kaç ay sonra usta terbiyeci krala, yavrulardan birinin kusursuz bir şekilde eğitildiğini, ancak diğerine ne olduğunu bir türlü anlayamadığını söyler. İkinci yavru saraya geldiği gün tünediği daldan hiç kıpırdayamamıştır, öyle ki yiyeceğini bile ayağına götürmek gerekmektedir.
Kral, saraya türlü çeşitli şarlatan hekim ve şifacı getirtir, fakat hiçbiri kuşu uçurmayı başaramaz. Görevi saray ahalisine verir, ancak durumda yine en ufak bir değişiklik olmaz. Kral, sarayın pencerelerinden kuşun devinimsizliğinin sürdüğünü görebilmektedir. Son çare olarak tebaasına haber salar ve ertesi sabah şahin yavrusunun bahçede uçtuğunu hayretler içinde görür.
‘Bu mucize kimin eseriyse bulup getirin bana!’ buyurur kral. Derhal huzuruna bir köylüyü çıkarırlar.
Kral, ‘Şahin uçuran sen misin? Nasıl yaptın? Büyücü müsün sen?’ diye art arda sorarak, anlamaya çalışır işin sırrını.
Hoşnutlukla, zor olmadı Ekselansları, tünediği kestim yalnızca. Yavru da, KANATLARI OLDUĞUNU FARK EDİP UÇMAYA BAŞLADI.
İyi Hayat/Alex Rovira
Okullarda öğrenme süreci öyle bir tasarlanmalı ki çocuklar kendi potansiyellerini farkedebilsinler