Gerçeklerle yüz yüze gelmektense…
Deneyimlerimizden ruhsal rahatsızlıklarla mücadele ederken her zaman kullanabileceğimiz çok önemli bir araca sahip olduğumuzu öğrendik. Bu araç tek ve benzersiz olan kendi çocukluk öykümüzün gerçeğini duygusal yönüyle kavrayabilmemiz, duygularımızla ona ulaşabilmemizdir…
Psikoterapist Alice Miller’ın ‘’Yetenekli Çocuğun Dramı’’kitabı yukarıdaki cümlelerle başlıyor. Ve ilk cümleler kitabın konusunun ne olduğu hakkında bilgi veriyor: ‘’Çocukluğumuz’’.
Yazar kitabı 1979 yılında yazmış. Daha sonra araştırmalarını derinleştirerek yepyeni bir bakış açısıyla kitabında kapsalı değişiklikler ve uyarlamalar yapma gereğini duymuş. 1996 yılında kitabı yeniden kaleme almış. Emine Avşar’ın çevirisiyle Profil yayıncılıktan 2014 yılında 4.baskısı yapılan kitap 1996 yılındaki içerik.
Alice Miller, ‘’Yetenekli’’ kavramına farklı bir açıdan bakıyor. O alışagelen günlük yaşamda avantaj olarak gördüğümüz yetenekli kavramının bazen dezavantaj olabileceği ve hatta çocuğun hayatında bir drama yol açabileceği düşüncesini paylaşıyor kitapta.
Yazar, varsayımlarda bulunuyor. İşte o varsayımlardan biri, ‘’Çocuk, içgüdüsel olarak, hayatta kalabilmek için annesinin sevgisini garanti altına almak zorunda olduğunu hisseder. Çünkü onun ilgisine, bakımına muhtaçtır. Karnını doyuracak, güvenliğini sağlayacak, her ihtiyacını karşılayacak kişi annesidir. Çocuk bu kadar önemli bir varlığın sevgisini kaybetmeyi göze alamaz’’. Şöyle bir düşündüğümüzde ve özellikle de kendi çocukluğumuzu, bu görüşe katılmamak mümkün değil.
Çocuklukta annenin sevgisi kazanmak gösterilen çabanın ki yazar bunu -‘’uyum sağlama yeteneği’’ olarak adlandırıyor- çocuk yetişkin olduğunda bu sefer sosyal çevresinde kullandığını belirtiyor örnek olaylarla. Günlük hayattaki bir çok davranışın arka planında insanın derininde gizlediği çocukluk dramının olduğunu şu cümlelerle açıklıyor ‘’Her insanın derininde kendinden az çok gizlediği, içinde çocukluk dramının aksesuarlarının bulunduğu bir arka odası vardır. Kimseyi sokmadığı bu gizli odasına mutlaka girecek olanlar yalnız kendi çocuklarıdır. Kimseyi sokmadığı bu gizli odasına mutlaka girecek olanlar yalnız kendi çocuklarıdır. İnsan çocuk sahibi olunca odaya hareket gelir, hazırlık başar; çünkü dramın devamı için gerekli ortam sağlanmıştır. Fakat çocuk bu dramda oynayacağı rolü ve kullanacağı aksesuarları seçmekte özgür değildir, çünkü rolü zaten yaşama getirilirken belirlenmiştir ve yer aldığı ‘oyunla’ ilgili anılarını da yetişkinlik yaşamına taşımayacaktır. Rolünün ne olduğunu belki ancak daha sonra, terapide sorununa çare ararken öğrenebilir: O arka odadaki aksesuarlardan bazen korkmuştur; ana/babası ile ilgili bilinçli anıları ile bunlar arasında bir bağlantı kuramamıştır; bu nedenle de kendisinde belli, semptomlar oluşmuştur. Fakat sonra terapide bunların ardında gizlenen duygular bilincinde belirlemeye başlayınca-dehşet, umutsuzluk, isyan duyguları, kuşkular ve aciz olmanın öfkesi-yetişkin insan bu semptomları çözebilir’’….
Çocukluk öyküsünü anlamak isteyenler bu kitap sizin için…
Bu yazım 05.04.2015’de Eğitimpedia‘ da yayınlanmıştır.